Serma Ye Bey çiftliği ele geçirdikten sonra, her şey değişti çiftlikte. İlkin, çeşitli üretim birimlerinin başlarında bulunan çekirdekten yetişme, işten anlayan kişilerin işlerine son verildi. Yerleri boş kalmadı elbette. Dolduruldu. Tüm bu işlerle Sermaye Bey kendisi uğraşmadı. O, yalnızca çiftliğin emektar kahyasını dehleyip, yerine Süleyman Efendi’yi get
Adam eve neşeyle geldi. Her zaman asık suratla gelişine karşılık bugünkü neşe karısının gözünden kaçmadı. Aptal değildi O. Dünyanın en zeki kadını değilse bile, yine de her gün asık suratla gelen erkeğinin bugünkü neşesini farkedecek kadar zekiydi. Hemen her gün gazeteler dolusu zam haberlerini gördükçe neşesi değil yalnız, tatlı uykuları kaçan adamın keyfi nered
Bir Danimarka yazının içine içine doğru yol alan bir yolcu trenindeyim. Nereye gizlendiği bilinmeyen güneşin, o gümüşten ışınlarını ülkeye saçtığı kül rengi, puslu günlerden bir gün. Ortalık ıpıssız. Her şey belli belirsiz bir parıltıyla ışıl ışıl. Trenin hızına ayak uyduran görünü, usul usul değişiyor, sıcağın o incecik sisinde titreyerek uzanıp gidiyor. Korku H
Orman korucusu Artem’in yana kaymış, alçak kulübesinde duvara asılı, isten kararmış, kocaman kutsal tasvirin altında iki kişi oturmaktaydı. Bunlardan biri kısa boylu, buruşuk yüzlü, sakalı boynundaki sık kıllarla başlayan, sıska mı sıska bir ihtiyar olan Artem; İkincisi ise kırmızı bir gömlek ile iri balçık çizmeleri giyen, genç, çam yarması gibi bir avcıyd
Yıllar önce çalışkan bir adam, ailesini avantajlı bir iş imkânı sağlamak için New York’tan Avustralya’ya götürdü. Adamın ailesinden biri, sirke trapez artisti olarak katılmak veya aktör olma tutkusu olan genç ve yakışıklı oğluydu. Bu genç adam zamanını bir sirk işi ya da herhangi bir sahne işi gelene kadar kasabanın sınırındaki batı bölümünde yerel bir tersane